Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Ayrımcılık peşlerini bırakmadı

Selendi'den sürülen Romanlar yerleştirildikleri Salihli'de sefalet içinde yaşıyor. Devlet her aileye bir ev kiralayacağını vaat etmişti ancak üç aile bir evde kalıyor. Yıkanamıyor, sobalarını yakamıyorlar. Devletin mazereti: Salihlililer onlara ev kiralamıyor

11 Şubat 2010

Olaylarda kalp krizinden ölen Necdet Uçkun için dün mevlit yapılıyordu.

MANİSA - Manisa Selendi’den sürülen ve Salihli’ye gelen Romanlara devlet verdiği sözleri tutmadı. Bugün kiminin yemek pişirecek bir ocağı, kiminin ısınacak odunu, kiminin bir sobası dahi yok. Sıcak su bulup yıkanabilenler kendini şanslı sayıyor. ‘Ev hazır’ diye gittiler, camide yattılar. Bir evleri oldu ama akmasın diye çatılara naylon bağlamak zorunda kaldılar. Eskiden en azından her ailenin başını sokacak bir evleri vardı. Şimdi üç aile bir evde zor şartlarda yaşamak zorunda. Üstelik burada da ayrımcılığın mağduru oldular. Salihli Kaymakamı anlatıyor: “Devlet olarak gittiğimizde bile bu Romanlara ev kiralamak istemeyen aileler oldu. Apartmanların önüne set çektiler, ‘Romanları almayız, böyle birilerini istemiyoruz’ dediler.”
Manisa Selendi’de 30 yıldan fazla bir süredir yaşayan Romanlar, yılbaşı gecesi bir kahvehanede ‘sigara içemezsin, çay vermedin’ tartışmalarının ardından halk tarafından linç edilmek istendi. Romanlardan kiminin evi taşlandı, kiminin arabası yakıldı. Jandarma ve polisin yardımıyla linç girişiminden kurtulan Romanlar, yakınlardaki Gördes ilçesine sığındı. Gündeme bir anda yerleşen ‘sürgündeki Romanlar’ günlerce konuşuldu. Milletvekilleri Gördes’e adeta çıkarma yaptı. Yetkililer vaatler verdi: ‘Yaralar sarılacak, Romanlara yeni ev bulunacaktı’. Ancak öyle olmadı. Aileler akraba akraba ayrılarak, üçer aile halinde bir eve yerleştirildi. İşte, 18 Roman ailenin zorunlu olarak göç ettikleri Manisa Salihli’deki bir aylık dramı: 

İki gün camide yattık
Aynı evi paylaşan üç aileden Seyfettin Sepetçi: “Salihli’ye en son gelen aile biziz. Belediye başkanı, kaymakam, valilik herkes bize ‘her aileye bir ev tutulacak’ dedi. Ama üç aile bir arada yaşıyoruz. Hatta geldiğimiz ilk iki gün camide yattık. Her aileye ancak bir oda düşüyor. Tek bir mutfak, tek banyo-tuvalet var. Yıkanamıyoruz. Ev başına bir soba verdikleri için de diğer odalara soba kuramadık. Çoluk çocuk soğukta yatıyoruz. Zihinsel engelli oğlum odalarda değil, ara koridorda soğukta yatıyor. Sadece 30 torba kömür ve beş çuval odun verdiler ve devamının olmayacağını söylediler. Bu yaktığımız da son kömür torbası.”
Seyfettin Sepetçi’nin eşi Gülhanım Sepetçi ise, “Geldiğimiz günden beri bir kez yıkandık. Çocuklar sıcak su görmüyor. Ne çayımız kaldı ne şekerimiz. Selendi’deki eşyalarımızı getirdiler. Halılar yırtık, minderler patlamış, eşyalar paramparça. Çamur içindeydi” diyor.

Sanki cezaevindeyiz
Sepetçiler’in gelini Dilek Bayır’ın biri dokuz aylık diğeri iki yaşında iki çocuğu var. Bayır, kendi sıkıntılarını şöyle anlatıyor: “Evden dışarı çıkamıyoruz. Bir odaya kapandık. Sanki cezaevindeyiz. Tek tuvalet olduğundan çocukların çamaşırlarını odada yıkıyorum. Odamızda soba yok. Belediyeye soba istemek için iki kez gittim. Merdivenlerden yukarı bile çıkarmadılar.”
Başka bir evde yaşayan Koca ailelerinden Süleyman Koca, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Selendi’de herkesin bir evi vardı. Burada 35 gündür bir kez yıkanabildim. 11 kişi bir odada yaşıyoruz. Gece olunca herkes odasına gidiyor, dört küçük çocuk soğuktan tir tir titriyor. Buz gibi odada birbirlerine ve battaniyelere sarılarak uyuyorlar. Yakacak odunumuz kömürümüz kalmadı. Odalarda halı bile yok. Üç kişiye bir döşek verdiler. Durulacak gibi bir ev değil. Selendi’den çıkınca birer milyar para verdiler. Bunları da borca, giyeceklere verdik. Bir minibüsüm vardı. Dokuz yıl çalışıp borcunu ödedim. Selendililer yaktı. Minibüsüm olsa biz yine aç kalmazdık. Şimdi çaresiz bir durumdayız.”
Koca’nın oğlu Tuncay Koca yetkililerin iş vaadinde de bulunduğunu anlattı: “Bize geçici iş vereceklerdi, yol yapımı ve ağaç dikme işleri. Bu işlerden şimdiye kadar bir ses çıkmadı.”
Selendi’de yaşanan gerginliğin odağında bulunan ve olaylar sırasında kalp krizi sonucunda babasını kaybeden Burhan Uçkun ise şunları anlatıyor: “Annem ve amcamlar ayrı ayrı yaşıyorduk Selendi’de. Burada üç aile bir aradayız. Bir soba verdiler. Üç aile tek bir sobadan ısınmaya çalışıyoruz.”
Dilek Özer’in ise evinin çatısı akıyor. Özer, “Akmasın diye naylonla çatıyı kapattık” diyor. Selendi’den gelen ailelerin 12 çocuğu Salihli ’deki bir ilkokula gidiyor. Çoğunun hâlâ önlüğü yok. 

Kaymakam: Ev bulamadık
Roman ailelerin sorunlarıyla ilgili olarak Salihli Kaymakamı Mesut Yıldırım şunları söylüyor: “Bizim verdiğimiz eşyalar belli standartın üzerinde. Almasalardı. Ev kiralama konusunda gücümüz tükendi. Dar bir zamanda 11’i bile zor bulduk. Başka ev bulamadığımızı ancak kendileri bulduğu takdirde bu evlerin kiralarını da altı ay süreyle karşılayabileceğimizi anlattık. Devlet olarak gittiğimizde bile bu Romanlara ev kiralamak istemeyen aileler oldu. Apartmanların önüne set çektiler, ‘Romanları almayız,  istemiyoruz dediler.’ Her aileye 750 kilo kömür verdik. Bir ayda tüketmeleri mümkün değil. İki gıda paketi yardımında bulunduk. Geçici iş konusu üç hafta sonra belli olacak. Öğrencilerin önlükleri bugün yarın verilecek.”

Bir sefalet, bir de vaatler bol 
Selendi’den sürülen Roman ailelere Manisa Valisi vaatlerde bulunmuştu:
Manisa Valisi Celalettin Güvenç: “Kızılay Genel Müdürlüğü acil olarak 20 prefabrik ev kurmayı taahhüt etti. Bu insanlarımızın çocuklarını süratle okula başlatacağız. Belirli bir süre gıda yardımı yapacağız. İleri dönemlerde iş sahibi olmaları için gerekli önlemleri alacağız... Romanlar için Salihli’de kiralık ev arıyoruz. Ev bulunamaması halinde Kızılay’dan temin edilen prefabrik evlere yerleştirilip, aile başına 1000 TL maddi destekte bulunacağız.

  • Paylaş:
alternative title

YORUMLAR