Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

'Victor gittiyse yine bir bildiği vardır'

Türkiye ekolojik yaşamı Victor Ananias'la tanıdı. Geçen hafta Fethiye'de hayatını kaybeden Ananias'ın ölüm nedeni iki ay sonra Adli Tıp raporuyla kesinleşecek. Kısa ömrüne çok şey sığdıran doğa aşığını yakınları anlattı

07 Mart 2011

“Hiçbir kararımı insan aklının tek bir doğrusu üzerinden vermiyorum, tek kaynağım yaşamı okumak ve her an yeniden okumak; bir sonraki adımı anlamaya, görmeye, anlatmaya çalışmak. Böyle olunca sürekli heyecan ve umut, motivasyon içinde yaşamaya, emek vermeye gücüm ve isteğim oluyor.”
Victor Ananias’ın Yeşil Atlas’daki son yazısından bir bölüm bu satırlar. Şehirde yaşamak yerine Kaz Dağları’nda kendi yaptığı evinde, kendi yetiştirdiği zeytinlerin yağını çıkararak, kendi ektiği ‘tohum’ları ve ‘hasat’ıyla yaşadı o.
Doğduğu İsviçre’de ferah içinde değil, mutlu olduğu Türkiye ’de, insanlara hayatı, ‘ekolojik yaşamı’ anlatarak geçti kısacık ömrü. Bir arkadaşı şöyle diyor: “Hayatımda sürekli haklı çıkan neredeyse tek insandır. Victor geleceği hepimizden önce görüyordu.” Bir başka arkadaşı da Victor’un ardından şu sözleri söylüyor: “Gittiyse yine bir bildiği vardır” 

Yakınları 'mantara', 'dumana' inanmıyor
Buğday Derneği’nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Victor Anasias, annesinin yanına bir haftalık tatil için gittiği Fethiye’de geçen hafta ölü bulundu. Annesi Gülben Singitay Ananias, Victor’u uyandırmaya gittiğinde yatağında öldüğünü farketti. Kimine göre, ölüm nedeni mantar zehirlenmesi, kimine göreyse mangal ateşinin dumanından zehirlenmişti. Arkadaşları bu iddialara inanmasa da Victor’un ölümü belirsizliğini koruyor. Tıpkı kısa bir süre önce hayatını kaybeden Defne Joy Foster gibi Victor’un da ölüm nedeni Adli Tıp Kurumu’nun ‘kesin ölüm raporu’ sonucunda ortaya çıkacak. Bu da yaklaşık iki ay sürüyor.
Victor, kısa süren ömrüne aslında çok şey sığdırdı. Çalışkandı. Her sabah 04.00’te kalkardı. ‘Normal insanlar’ uyandığında o yarım günlük işleri tamamlardı. Ekolojik yaşama dair projeleri dolayısıyla sık sık seyahatlere de çıkıyordu. Victor, Kaz Dağları’nda kendisi gibi bir doğa korumacı olan Güneşin Aydemir’le birlikte sekiz yıldır yaşıyordu. Victor’un hayatında her şeyi değiştiğini anlatan Aydemir hayat arkadaşı için şunları anlattı:
“Günlük yaşantısıyla örnekti insanlara. Söylediği her şeyi bizzat uyguluyordu. Onun en büyük özelliğiydi bu. Önerilerin hepsini yaşamına geçiriyordu. Hayatı takastı. Sabun verip karşılığında traş oluyordu. Bir söz vardır; ‘Yaşamayı öğrenmek için seviyoruz, sevmeyi öğrenmek için yaşıyoruz.’ İkisini de ondan öğrendim. Hayatındaki her anı özenle yaşardı. Kimseye dargın kalmazdı. Kurşun kalemlerin nasıl yapıldığını merak ettiği kullandığı kalemi yapan fabrikaya gittik birlikte. Sahip olduğu her şeyi paylaştı. Victor’un hiç mülkü olmadı. ‘Çocuğuma mal-mülk bırakmaktansa, yaşanabilir bir dünya bırakmak için uğraşıyorum’ derdi. Hesapsızca verirdi. Bu nedenle de kredi kartlarına çok borcu vardı. Çok dürüst ve şeffaf biriydi. Sabahları en geç 04.00’te kalkardı. Herkes uyurken o bir sürü iş yapardı. Herkes Victor’un yaşantısı karşısında çok zorlanıyordu. Bir ömre çok şey sığdırdı.”
Victor’un 12 yıllık arkadaşı Greenpeace Akdeniz Türkiye Direktörü Uygar Özesmi ise Victor’un projeleriyle ilgili şunları anlattı:
“Buğday Derneği ile birlikte Türkiye’ye gerçek anlamıyla ekoloji bilincini yerleştirecek projeler hayata geçirdi. Buğday hareketi, Türkiye’de bütüncül olarak ekolojik yaşam felsefesini ortaya koyan ve toplumda ekolojik dönüşüm yaratmak adına varolan bir hareket. ‘Nuh’un Ambarı’ (organik ve doğal ürünlerin satıldığı internet sitesi) ile birlikte ilk ekolojik dükkan kavramını Türkiye’ye getirdi. Dünyada vardı ancak Türkiye için ilkti bu projeler. Buğday Dergisi’yle ekolojik yaşamı anlattı, tanıttı.
‘Organik Ürün Kutusu’: Çıralı’da yetiştirilen organik ürünler insanlara abonelik yöntemiyle ulaştı. ‘Bahçe projesi’: Toplum destekli tarım kavramını ortaya getirdi. Ekolojik Pazarlar: Şişli’de başlayarak Türkiye’nin her yerine yayıldı. Victor, organik ürünlerden vejetaryen yemekler yapardı. Şimdi o yemek masalarındaki güzel sohbetler kaldı dudağımda.” 

Vücudunu çok zorlardı
Buğday Derneği Yönetim Kurulu üyesi Erkan Alemdar ise Victor’u şöyle anlattı:
“Buğday Derneği’nde sekiz yıl önce gönüllü olarak çalışmaya başladığımda tanıştık. Her tartışmada haklı çıkardı. Hayatta bu kadar haklı çıkan birini tanımadım. Biz o anda göremezdik belki ancak o ileriyi görürdü. En güzel zeytini üretir, en güzel zeytin yağını yapardı. Her şeyin en iyisini yaparken kendini de çok yorardı. Belki de bu yüzden öldü zaten. Yanlış yapan birini gördüğünde saatlerce bıkmadan doğrusunu anlatırdı.”
Victor’un ölüm nedeni ile ilgili de Ekran Alemdar şunları anlattı: “Victor hayatı boyunca soba yakmış bir insandır. Evine ilk giden arkadaşları soba veya mangal olmadığını söylüyor. Kalp krizi olduğunu düşünüyorum. Kendini çok yoruyordu. Günde 3-4 saat uyurdu. Vücudunu çok zorlardı. Annesi de mantar değil, küçük bir bitki demişti. Belki bu da kalbini zorlamıştır.” 

Sepeti ilk kez boştu
Arkadaşı Nuri Özbağdatlı: “Victor bir şey yaparsa iyilik için yapar. Bir bildiği vardır hep. Bir de ne yaparsa tüketmeden yapar, üretir. Victor ilginçtir de. Doğdugu yer, yedikleri, konuştukları, arkadaşları ilginçtir hep. Ama bir o kadar da samimi ve dürüst. İlk duyunca ‘entel dantel’ gelir. Sonra tanışınca en yakın, en bilindik halinize hitap eder.” Özbağdatlı, Victor’la tanışmanın hâlâ mümkün olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Kaz Dağları Çamtepe’deki Yaşam Okulu’na katılın, Buğday Derneği’ne üye olun, bir TaTuTa çiftliğine gidin, Organik Pazar’lara gidin, üreticilerle konusun, kahvaltı yapın. Toprağa tohum atın.”
Özbağdatlı’nın son bir sözü daha var: “ Mezarı başındaki sepeti ilk defa bostu. Çünkü gitmeden her şeyini verdi.” 

Victor Ananias kimdir?
1971’de doğdu. Babası Şilili, annesi Türk olan Victor, 6 yaşına kadar Almanya’da yaşadı. Sonra ailesiyle birlikte doğal bir yaşamı seçerek Bodrum’a yerleşti. 9 Eylül Üniversitesi İngilizce Bölümü’nde okurken eğitimini yarıda bırakarak kendini ve hayatı keşif seyahatlerine çıkmaya karar verdi. 1991’de turist rehberliğinden kazandığı parayla köylerden doğal ürünler alarak bunları Bodrum pazarındaki küçük tezgâhında satmaya, bilgilerini paylaşmaya başladı. Sadece doğal ürünlerin bulunduğu Başak Cafe’yi açan Victor, daha sonra Bodrum’da hem dengeli beslenme mutfağı, hem ürün satış noktası, hem de eğitsel program ve toplantıların yapıldığı Buğday Vejetaryen Rrestoran ve Kültür Merkezi’ni açtı. Halen iki ayda bir yayımlanan Buğday Dergisi’ni, elle yazıp fotokopide çoğaltılmış olarak ilk kez 1996’da Buğday Restoran’da okurlarına ulaştırdı. Türkiye genelinde ekolojik tarımın yaygınlaşması, ürünlerin iç pazarda tüketiciye ulaşması, tüketici bilincinin geliştirilmesi gibi konularda çalışmaya başladı.

  • Paylaş:
alternative title

YORUMLAR