Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Öteki Alaçatı'yı şimdi keşfedin

Öteki Alaçatı'yı şimdi keşfedin

“Her güzelliğin bir bedeli var” diye boşuna dememişler. Alaçatı son yıllarda bu bedeli ödüyor. Eleştiriliyor, topa tutuluyor. Ancak bana göre Alaçatı’nın şimdi tam zamanı. Neden mi? Buyurun...

Ege’de pek çok yerde tatil şimdi başlıyor. Nedenini söyleyeyim: Okullar açıldı. Çocuklu aileler şehirlere döndü. Öğretmenler, bazı memurlar işbaşı yaptı. Tatil beldeleri boşaldı.  Yaz aylarından yüzbinlerce kişinin bulunduğu Alaçatı’da şimdi daha az kişi var. 

Kalabalığın arasında kaybolan kimi değerler artık gün yüzüne çıktı. Birkaç örnek vereyim: 

Alaçatı Arts&Crafts. Burası 250 yıllık eski bir Rum evi. Evin ahır olan kısmında Serap Yurdaer seramikten şahaserler yaratıyor. İsviçre Havayolları’ndan emekli olan Yurdaer, 15 yıl önce gelmiş Alaçatı’ya. Hacımemiş’te atölye kurmuş. O gün bugündür beldenin değişimine de bizzat tanık olmuş. “Alaçatı’nın gerçek kimliği bu değil” diyen Yurdaer’e göre, Alaçtılıların çoğu beldeyi terk etti. Eski evler ahırlar hepsi otel, restoran ve bar oldu. Kışın bunların da yüzde 90’ı kapalı. Hiç bir şey kontrol edilmiyor. Gürültüyle Mücadele Derneği kuruldu ancak o bu da fayda etmedi. Gürültü sorunu devam ediyor. Seramik ustası Yurdaer’in bir yandan yaptığı seramikle inceliyorum bir yandan da çözüm önerilerine kulak veriyorum: “Bu gelişim kimsenin hoşuna gitmiyor. Önce nerelerde hatalar yapıldığı tespit edilmeli. Denetimler artırılmalı. Kötü gidişata son verilmeli...”

Bir gün gerçek kimliğine ulaşacak

Sayra Muran’ın sahip olduğu Kırmızı Ardıç Kuşu çok ilginiç bir restoran. Bir sanat galerisini andırıyor. Kırmızı ardıç kuşu motiflerini her yerde var. Yemekler birbirinden leziz. Restoranın ortasında koca bir sakız ağacı duruyor. Muran, Alaçatı’nın kaderini Türkiye’ye benzetiyor. Alaçatı’nın romantik bir yer olduğunu ancak bu romantizmini sonradan kaybettiğini belirtiyor. Beldeye yolunuz düştüğünde mutlaka uğrayın, hiç olmazsa bir kahve içip Sayra Hanım’la sohbet edin. Muran, Alaçatı için umutlarını kaybetmediklerini, bir gün sanat dolu o istenilen kimliğine ulaşacağını söylüyor... 

Meryam ve Ömer Önal çifti’nin işlettiği Alaçatı Kitap Evi de uğramanız gereken yerlerden. Meryem Hanım biraz umudunu yitirmiş, gürültüye artık dayanamadığını söylüyor. Aslında kitapçının üst katında evleri var ancak yaz boyunca başka bir bölgede kiraladıkları evde yaşıyorlar. Sonbahar olduğunda geri dönüyorlar. 12 ay açık bir kitapçı. Küçücük kitapçıda Nutuk’tan İlyada Destanı’na kadar, güncel romanlardan tarih kitaplarına her yeşi bulabilirsiniz.

Hoşgörünün en güzel örneği
Matrak Sanat ve Tasarım Ürünleri’nin sahibi Yeşim Arslanoğlu da beş yıl önce Alaçatı’ya yerleşenlerden. Kendi ürettikleri çok özel bir malzemeden birbirinden ilginç ürünler satıyorlar. Fatma Ana Eli’nden Atatürk plaketlerine, bardak altlarından Osmanlı şamdanlarına kadar ne ararsanız var. 

Alaçatı Pazar Camisi ise muazzam güzellikte bir yer. Önündeki sokaktan geçerken herkesin ihmal ettiği bu caminin içinde perdelerin arkasında başka bir gizem var. Cami hem Müslümanlara hem de Hristiyanlara ev sahipliği yapıyor. 1874’te Rum Kilisesi olarak inşa edilen yapı günümüzde cami olarak kullanılıyor. İçeri girdiğinizde büyük bir perde göreceksiniz. Perdenin arkasında turistlerin ziyaret edebildiği bir kilise bulunuyor. Müslümanlar namaz kılarken turistler caminin perde ile kesilen kilise bölümünü ziyaret edebiliyor. Cuma namazında camiye sığmayan cemaat ise, kilise bölümüne geçerek burada da namaz kılabiliyor. Hoşgörünün en güzel örneklerinden biri...
 

Paylaş

YORUMLAR