Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

O, hem bir şarkıcı hem de 140 ülkeye ayak basan bir gezgin: Atilla Atasoy

O, hem bir şarkıcı hem de 140 ülkeye ayak basan bir gezgin: Atilla Atasoy

Özellikle 1970’lerin ortalarında en sevilen sanatçılardan biriydi... ‘Aşk şarkıları’ dendiğinde akıllara ilk sıralarda ‘Attilâ Atasoy’ geliyordu. Hâlâ şarkıları besteleyip söylüyor. Ancak hayatının büyük bir kısmını artık seyahatleri oluşturuyor. Kazandığı tüm parasını, birikimini dünyayı dolaşmak ve yeni yerler keşfetmek için harcıyor.

Serkan Ocak / serkan.ocak@hurriyet.com.tr

Baykal Gölü’nde Şamanlar tarafından kutsandı, Amazonlar’da kabile reisinin tacını taktı, Kongo’da rehin kaldı. İnanması zor ama 140 ülkeye ayak bastı. Tam bir gezgin. Üstelik bu gezileriyle ilgili bir de kitabı var. ‘Düş Peşime...’ Dediği gibi yaptık, Atasoy’un peşine düştük... 140 ülkeye gitmeyi nasıl başardığını sorduk. 

Biraz kendinizden bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz?

- Gazi Üniversitesi Eczacılık mezunuyum. Yalnız ve özgür olarak hayatıma devam ediyorum. Bir kızım var. Hayatımda şu an her şey yolunda. Arada sahneye çıkıyorum. Bugüne kadar 25 albüm yaptım. ‘Yalnız’ diyorum kendime ama buradaki ‘yalnızlık’ onu göze almakla ilgili... Çok düşe kalka hayatı öğrendiğim için ve “Aman oğlum!”larla büyütüldüğümüz için her şeyden korkar hale gelmiştik. Ama sanata sığınmak beni geliştiren en önemli olgulardan biri oldu.

Sanat hayatınız nasıl başladı?

- Beş yaşında mandolinle ve müzikle tanıştım. Sonra öğrenim hayatım boyunca sanatın her koluyla uğraştım. Gitar, akordeon, bağlama, piyano denemeleriyle gençliğim geçti. Türk sanat ve halk müziği solo, koro çalışmalarıyla altyapı edindim. Sonraları dedemin parasıyla alabildiğim gitarla birlikte besteciliğim ortaya çıktı. Bu durum beni çok farklı bir boyuta taşıdı.

Müzikte asıl amacınız neydi?

- Türk popüler müziğinde kişilikli sentezler üretmek istiyordum ve bu şekilde yola çıktım. İlk televizyona ise 1972’de Yavuz Gökmen’in programıyla lanse edildim. 1974’te ilk solo programımı yaptım. Böylece tanınmaya başladım. Eurovision Şarkı Yarışması gündemime geldi. Yarışmaya da ‘Dilenci’ adlı şarkımla katıldım. Türkiye elemelerinde ikinci oldum. Birinci olan Semiha Yankı ülkemizi temsil etti. Kısacası 1970’li yılların ikinci yarısı oldukça popülerdim. ‘Bir Gün Beni Ararsan’dan ‘Fırtına’ya, ‘İmkânsız’dan ‘Gizli Çiçek’e kadar birçok hit olmuş şarkıya imza atarak bugünlere kadar geldim.

Müzik dışında gezginlik ruhu nasıl oluştu?

- Bunun cevabı çok basit. Çünkü ben yay burcuyum... Bu burç kaşifler burcudur. Zaten duyduğuma göre, Macellan ve Kristof Kolomb da yay burcumuş. Ben keşfetmeyi seviyorum ve yolda olmak bana iyi geliyor. Gittiğim farklı kültürlerde yenilendiğimi, bilgilendiğimi ve böylelikle eğlendiğimi fark ettim.

İlk seyahatiniz nereye oldu?

- 1987 yılında Harbiye’de eczane açmıştım, hemen yanında Singapur Havayolları açıldı. Promosyon turlar yapıyorlardı. Tam da dibime böyle bir şey gelmiş, altın fırsat... Gel de gitme. Haliyle ilk seyahatim Pattaya’ya oldu. Oldukça keyifli ve eğlenceli bir geziydi.

Sonra tutku haline mi dönüştü?

- Evet... Üç kuruş biriktirdiğim parayı seyahate harcamaya başladım. Burada lüks yaşamaya çalışacağıma, her şeyden kısarak seyahat maceralarına atılmaya devam ettim.

Uzun geziler mi yapıyorsunuz? Örneğin yedi-sekiz ay yolda olmak gibi...

- Hayır... ‘Dünyayı beş-altı ay ya da daha fazla bir sürede gezeyim’ diye bir derdim olmadı. Rotayı belirler, en fazla bir ay gezer geri gelirim. Örneğin Güney Çin’den başlayıp tüm Çin’i gezdim. Sonra ‘UNESCO Dünya Mirası Gezginleri’ ile yaptığım gezi de kısa bir süreyi içerdi. Çünkü iş meselelerinden dolayı en fazla bu kadar zaman ayırabiliyorum. Bugüne kadar 140 ülke gezdim.

Neredeyse tüm dünyayı gezmişsiniz...

- Evet gezdim ama örneğin Avustralya’ya hiç gitmek istemiyorum. Çünkü içimden bir his oraya konser vermeye gideceğimi söylüyor. Bir de hacca gitmek çok ticari bir şeymiş gibi geliyor. Zaten hayatımın merkezinde din olduğu söylenemez. Hatta şöyle açıklayayım: Baykal Gölü’nde küçük bir adacıkta Şaman ayinine katıldım ve Şaman’lar tarafından kutsandım.

Unutamadığınız bir anınız var mı?

- Amazon yerlilerine misafir oldum. Kabile reisinin tacını taktılar bana, kendimi çok farklı hissetmiştim. Ama yine Kongo’da rehin kaldığım seyahatimi unutamıyorum. Bizi gezdiren Micheal adında yerel bir rehber vardı. Ülkeye gelmeden önce tüm paralarımızı ödedik. Artık ülkeyi gezdik, dönüş yapacağız ama rehber otel parasını ödememiş. Bir gün rehin kaldım. Araya elçilik ve bir Türk işadamı girdi de olay çözüldü.

http://www.hurriyet.com.tr/o-hem-bir-sarkici-hem-de-140-ulkeye-ayak-basan-bir-gezgin-40175378

Paylaş

YORUMLAR