Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Aşil’in mezarına çıktım, soyundum, arındım...

Aşil’in mezarına çıktım, soyundum, arındım...

2018 ‘Troya Yılı’ ilan edildi. Sebebi ise Troya Antik Kenti’nin UNESCO’ya katılışının 20. yıldönümü olması. Hâlâ Çanakkale’ye gitmediyseniz, 10 yıl boyunca devam eden ve ‘İlyada Destanı’na konu olan Troya Savaşı’nın izini sürmediyseniz, Su Perisi’nin oğlu Aşil’in Kuzey Ege’deki mezarına çıkmadıysanız şimdi tam zamanı. Hakkında 34 bin kitap yazılan ve 9 film çekilen ‘Troya’da bu yıl yapılacak bir sürü özel organizasyonu izleme imkânı da bulabilirsiniz…

Önce adıyla başlayalım. Troy, Troia, Troya, Truva, Troas... Bunların hangisini kullanmak gerekir? Troy İngilizce adı. Troia ise Almanca, Homeros’un ‘İlyada’sında geçen hali. Truva ise Türkçede kullanılıyor. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı bir karar verdi, bundan sonra halkın da en çok kullandığı hali olan ‘Troya’ kelimesi kullanılacak. Artık kafa karışıklığı bir son buldu. Troya ve etrafındaki bölgeye yani bugünkü Biga Yarımadası’na ise ‘Troas’ deniliyor. Troya’nın Yunancadaki karşılığı ise Ilios. Güneş anlamına geliyor. Güneş de o dönem Tanrı demek... 

Troya’yı gezmeye, bir zamanlar Troyalıların yaşadığı, bugün kazıların sürdüğü yerden başlamak gerekiyor. Sabah erkenden yola koyulduk. İlk hedefimiz Troya Antik Kenti. Burayı gezmeden önce mutlaka bir yerel rehber bulun. Kitaplar bile yetersiz kalabilir. Unutmayın, Troya ‘efsaneler ve gerçekler’den oluşuyor. Her ikisini de bilen rehber size gerçekten tarihi iliklerinize kadar yaşatabilir. Çanakkaleli rehber Aykut Değre sayesinde benim için öyle oldu. İki gün boyunca kendimi savaşların, o dönemin içinde gibi hissettim. 

Antik kent, merkeze 34 km. İki yol var. Biri normal çevre yolu. Diğeri ise köylerden geçen. Elbette köylerden geçeni, Kumkale yolunu tercih ettik. Batak Ova da denilen bu yoldan geçerken coğrafyanın güzelliğine tanık oluyorsunuz. Ayçiçekleri dört bir yanı kaplamıştı. ‘Truva Meşesi’ olarak bilinen ve Sicilya ile Datça’nın dışında sadece bu bölgede yaşayan ağaçların çevrelediği bir yoldan tarihi kente ulaştık. Troya’ya Batak Ova’dan gittiğinizde kentin nasıl bir yükselti üzerinde kurulduğunu da uzaktan daha rahat anlayabiliyorsunuz. Normal çevre yolundan girdiğinizde ise bu yükseklik farkı anlaşılmıyor. Antik kente varmadan önce rehberimiz Aykut Değre, ön bilgilendirme yaptı. Troya’yı iki bölüm halinde anlattı. Düş ve gerçek kısmı. 2004’te Brad Pitt’in başrolde oynadığı ‘Troy’ filminde geçen, çoğu düş olan hikâyeleri de anlattı. Kazılardan öğrenilen bilgiler ışığında gerçekleri de...
 

Değre, zaten Troya hakkında yazılan en iyi kitabın da ‘Troia Düş ve Gerçek - Joachim Latacz’ olduğunun altını çiziyor. Ön bilgilendirmenin ardından kentin yolunu tuttuk. Burada kazı başkanı Rüstem Aslan ile buluştuk. Troya’yı gezen en şanslı insanlardan biriydim sanırım. Bir yanımda bölgenin en iyi rehberlerinden Aykut Değre, diğer yanımda ise yıllarını Troya’ya adamış kazı başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan...

Schliemann’ın yok ettikleri ve kazandırdıkları 

Kazılar tarihte ilk kez 1871’de başladı. 1890’a kadar Heinrich Schliemann, bir zamanlar 8-9 bin kişinin yaşadığı Troya kentini altüst etti. Sonunda aradığı Troya’nın hazinelerini sur duvarının içinde buldu. Schliemann, tarihe zarar verdi ancak o dönem bir şeylerin keşfedilmesinin de önünü açtı. Bugün kazı alanını gezdiğinizde Schliemann Yarması denilen noktada Troya’nın nasıl 9 katmandan oluştuğunu çok rahat görebiliyorsunuz. Buranın tarihi MÖ 3500’lerden başlıyor. Ancak asıl destanlara konu olan, savaşların geçtiği MÖ 1700’lerdeki ‘6. Troya’ denilen dönem.

Kentte yeni düzenlemeler yapılıyor 

Troya Kalesi’nin tamamı 24 bin metrekare. Aşağı şehirle birlikte Troya kenti toplam 200 bin metrekareye kadar çıkıyor. Kazılar bugün sadece kale içinde yapılıyor. Her yıl belirli bir bölüm kazılıyor. Troya tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan çok önemli bir yer. Yunanlar, Romalılar burada yaşadı. Kimi zaman kent zarar görse de pek çok kalıntısı bugüne kadar ulaştı. Çünkü Homeros’un ‘İlyada’sı ile burası kutsal bir alan olarak bilindi. Asırlar boyu burada kurbanlar kesildi, dualar edildi. Troya’da Schliemann sonrası asıl kazılar 1988’de Manfred Korfmann tarafından yapıldı. Bugün gün yüzüne çıkarılan eserlerin tamamı Korfmann’ın sayesinde oldu. 2003’te Türk vatandaşı olup Osman adını alan Korfmann, 2005’te ölene dek kazı çalışmalarını bizzat yönetti. Uzun yıllar Korfmann’ın yanında arkeolog olarak çalışan Rüstem Aslan şimdi de kazının başkanlığı görevini yürütüyor.

Asıl ‘Troya Yılı’ müzeden sonra 

Troya Antik Kenti’nin hemen yakınında yeni bir müze inşa ediliyor. Eski müzedeki eserler boşaltıldı. Şu sıralar müzeye son dokunuşlar yapılıyor. Eserler tek tek buraya taşınacak ve Troya yeni müzesine kavuşacak.  Rüstem Aslan, asıl Troya Yılı’nın müze açıldıktan sonra başlayacağını söylüyor. Müzenin açılışını 8.8.2018’de yapmayı planlıyorlar ancak yetişmesi biraz güç gibi. En kötü eylül başına yetiştirmeye çalışıyorlar. Aslan’a göre, Troya dünyanın en önemli şehri. Her dönem arkeolojik kazılarda, tarihöncesi için çok disiplinli modelin uygulandığı bir yer. Kaçırılan hazinelerin de güçlü bir öyküsü var. Arkeolojik yerler arasında dünyanın en ünlüsü. Aslan, hazinelerin geri getirilmesi için de çalışmaların yapıldığını belirtti. Troya Yılı nedeniyle antik kentin ziyaretçi sayısı şimdiden 500 bini geçti. Yıl sonuna kadar sayının 800 binlere çıkması bekleniyor. Troya için bu yeni bir rekor... Aslan ayrıca, kazı alanı için de bu yıl yapılması planlanan değişiklikleri şöyle anlattı: Ören yerindeki panolar değişecek, ziyaretçilere akıllı panolarda bilgilendirme yapılacak. QR kod sistemi getirilecek. Bazı illüstrasyonlar ve canlandırmalar bu kod kullanılarak görülebilecek. 2 kilometrelik bir yürüyüş yolu yapılacak. Engelli ziyaretçiler için de farklı bir yol yapılarak alanı rahat bir şekilde gezmeleri sağlanacak. 


Arkeoloji, mitoloji ve yaşayan kültürle iç içe

Troya Antik Kenti, Tevfikiye Köyü yakınlarında bulunuyor. Köyün eski adı Asarlık. Burada şu ara hummalı bir çalışma yürütülüyor. Her tarafta inşaat var. Nedeni ise çok güzel: Opet sponsorluğunda bir çalışma yürütülüyor. Köyde baştan sona bir yenileme çalışması yapılıyor. 200 haneli köyde tüm evlerin dış cepheleri yenileniyor. Pansiyonlar yapılıyor. Troya’ya gelenler burada vakit geçirebilecek. Konaklayıp yemek yiyebilecek. Amaç arkeolojiyi, mitolojiyi yaşayan kültürle iç içe geçirmek. Gerçekten de müthiş... Çanakkale Valiliği’nin çok sayıdaki projelerinden biri olan Tevfikiye bittikten sonra başka köylere de aynı uygulama yapılacak. 

Burası çok farklı 

Hem Rüstem Aslan hem de rehber Aykut Değre, Troya’yı yeni gezecekler için bir uyarıda bulundu. Burayı diğer ören yerleri ile karıştırmamak gerekiyor. Görsel anlamda bir Efes ya da Bergama gibi süslü eserler yok. Şaşırmayın. Ancak tarihi çok eski. Buradaki surlar Mısır’daki piramitlerden bile 250 yıl önce inşa edildi. MÖ 3500’lerden kalıntılar mevcut. 

Gittiğinizde belki sadece bir taş göreceksiniz. Ancak o taş binlerce yıla tanıklık etti. Sur için kullanılan kilit sistemi ilk kez orada kullanıldı. İlk kez bir kale orada inşa edildi. 400 yıl sonra Troya’ya gelen Yunanlar dahi depremlere karşı surların dayanıklı olması için kullanılan bu kilit sistemini nasıl yaptıklarını çözememişler. Ve bu nedenle surlara ‘Tanrı’nın inşa ettiği surlar’ demişler. Aslında oradaki taşların ardında buna benzer yüzlerce hikâye ve sır var. 

Papaz Plajı ve Aşil 

Troya sadece Troya Antik Kenti’nden ibaret değil. Bir sonraki gün rotayı farklı bir yere çevirdik. Aykut Değre ile birlikte yollara düştük. İlk durağımız Papaz Plajı oldu. Burası gerçekten de çok ilginç. Hemen ‘tekrar gelinecek yerler’ listeme ekledim. Troya Savaşı’nda kente saldıran Akhalılar gemileriyle ilk buraya çıkmışlar. Sahilde kamp kurmuşlar. Sahilin hemen yanına da kumdan bir set yapmışlar gelebilecek saldırılara karşı... O kumdan set bugün halen tepeden bakıldığında görülebiliyor. Değre’nin verdiği bilgiye göre, geçenlerde sahili genişletmek için bir iş makinesi o yükseltiyi düzeltmeye kalkmış. Son anda kurtarmışlar... Neyse ki!

Papaz Plajı’nda kamp yapmak mümkün. Bir sürü çadır gördüm gittiğimde. Uzun bir kumsalı var. Deniz turkuvaz rengi. Araçla giriş 10 TL, çadır kuracaksanız 15. Yeniköy Muhtarlığı işletiyor plajı. Hem tarih hem deniz... Güzel ve temiz... Mis mis... Ancak bu plajın bende farklı bir önemi oldu. Hemen üst tarafında Troya Savaşı’nın da efsane ismi Su Perisi’nin oğlu Aşil’in tümülüsü yani mezarı bulunuyor. Normalde planımız dahilinde değildi bu mezarı ziyaret etmek ancak hemen rotayı buraya kırdık. Tümülüsün üzerine kadar yürüdüm. Hikâyeye göre, Büyük İskender buraya gelerek çırılçıplak soyunmuş ve mezarın etrafında koşmaya başlamış. Amacı günahlarından arınmakmış. Buraya gelen bazı turistler de bu geleneği sürdürüyormuş. Ben tamamen olmasa da sadece üzerimi çıkarıp kısmen bu arınma ritüelini gerçekleştirdim. Arınıp arınmadığımı bilmiyorum ama bir tarafımda Troya kenti, önümde muhteşem deniz manzarası, arkamda Kaz Dağları ‘Troya’ gezimin en özel anı olduğunu söyleyebilirim...

Tapınaklar diyarı 

Yolumuz Assos’a kadar gidecek ancak bu bölge o kadar zengin ki, görülmesi gereken çok fazla eser ve yer var. 
Örneğin Cezayirli Hasanpaşa Köşkü. Osmanlı’da aslanla gezen paşa olarak nam salmış. Anayoldan 3.5 km içeride. Boş bir arazide. Tam da aslanları gezdirmek için ideal bir yer. Ancak şu anda başıboş metruk halde duruyor bu köşk. Troya Yılı kapsamında bu köşkün de restore edilmesi gündemde... 

Troya Yılı kapsamında gündeme gelen konulardan biri de Troas Yürüyüş Yolu. Aykut Değre ve pek çok rehberin, uzmanın katkılarıyla 19 etaptan oluşan yürüyüş yolu hazırlandı. Gelibolu’dan başlayıp Troya’da son buluyor. Kaz Dağları’nı da içine alıyor. Rotanın toplam uzunluğu 320 km. Bunun hazırlıkları da devam ediyor.

Kaz Dağları’nın eteklerinde son zamanlarda ünü her tarafa yayılan Adatepe ve Yeşilyurt Köyü yakınlarında Zeus Altarı (Sunağı) bulunuyor. Troya’nın ilk kazılarını yapan Schliemann burası için şöyle söylemiş: “Zeus savaşı izlese izlese ancak buradan izlemiştir...” Gerçekten de müthiş bir manzarası var. Ancak orman içinden biraz yürüyüşü göze almak gerekiyor. 
Buraya kadar gitmişken Adatepe ve Yeşilyurt Köylerini de gezdik. İkisi de kimliğini koruyan, son derece güzel köyler. Ancak popülaritesi arttıkça sorunlar da baş göstermiş. Yeşilyurt Köy meydanı araçların istilasına uğramış. Köyün en güzel yeri otopark olmuş. Acilen bu soruna el atılması gerekiyor. İlgi arttıkça fiyatlar da uçmuş tabii...

Assos ismi Troya’dan bu yana kullanılıyor. Luvi dilinde eşsiz bilgelik anlamına geliyor. Buradaki yerleşim yeri Behramkale’nin en yüksek noktasında Athena Tapınağı bulunuyor. İnanılmaz bir manzaraya sahip. Tapınağın sütunlarının bir kısmı halâ ayakta. Yunanların Anadolu’da inşa ettiği ilk tapınak burası. Ayrıca antikçağın en güzel manzaralı tiyatrosu da yine burada. Tam 4 bin kişilik bir kapasitesi var. 

Troya gezisi boyunca mutlaka uğramanız gereken yerlerden biri de Apollon Tapınağı. Tarihte bilinen en eski Apollon tapınağı burası. Roma dönemi ancak kazılar devam ettikçe anlaşıldı ki Roma öncesinde de burada 4500 yıl öncesine tarihlenen yerleşim varmış. Ayrıca burası Troas Bölgesi’nin en eski yerleşim yeri... Kazılar devam ediyor, ettikçe de tarih gün yüzüne çıkıyor... Troya Anadolu’nun en önemli değerlerinden biri. Her yıl yurtdışından onbinlerce insan burayı görmeye geliyor. Türkiye’den de Troya’yı görmeyen kalmamalı. Eğer varsa Troya’yı görme isteğiniz şimdi tam zamanı... 

Etkinlik yılı 

Troya Yılı kapsamında çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Bunlardan en önemlisi de ‘Düşler Ülkesi: Troya’ sergisi. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’na bağlı Piri Reis Müzesi’nde açılışı gerçekleşen sergi, Troya’yı yeni nesil sanatçıların güncel bakış ve yorumlarının sahnesi haline getiriyor. Etnik Popüler Sanatları Koruma ve Geliştirme Derneği (EPOS 7) ve yeni nesil sanatçı platformu BASE işbirliğinde, Kale Grubu’nun destekleriyle düzenlenen sergi 26 Temmuz’da açıldı. 27 Ağustos’a kadar açık kalacak. Sergi, Çanakkale’nin ardından 19 Eylül-19 Ekim arasında ise İstanbul’da, Arkeoloji Müzesi’ne bağlı Darphane-i Amire’de sanatseverlerle buluşacak. 

Ayrıca, Troya Kültür Rotası Projesi kapsamında yürüyüş rotalarının belirlenmesi için de çalışmalara başlandı. Bu kapsamda iki etap belirlendi. Çanakkale Troya’dan başlayıp Assos’ta son bulacak olan 120 km uzunluğundaki ilk etap tamamlanacak. Böylece, bölgenin farklı arkeolojik, tarihi, kültürel ve doğal değerlerini birbirine bağlayan, seyir zevki yüksek, uluslararası standartlarda bir kültür rotası oluşturulacak. Proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes ortaklığıyla yürütülen ‘Gelecek Turizmde’ projesi kapsamında destekleniyor. 

Çanakkale’de gelecek hafta sonu Troya Açık Su Yüzme yarışları, Truva Kardeleni ve Truva Bitkileri Çalıştayı düzenlenecek. 13-19 Ağustos tarihleri arasında da Homeros okumaları yapılacak. 25-25 Ağustos’ta Kitesurf Yarışları, eylülde Troya Yemekleri Festivali, 12-14 Ekim’i de not etmeyi unutmayın. Gelibolu’da Tarihi Alan Maratonu düzenlenecek... (Etkinliklerle ilgili detaylı bilgilere www.troya2018.com adresinden ulaşabilirsiniz.)

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/asilin-mezarina-ciktim-soyundum-arindim-40909947

Paylaş

YORUMLAR