Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Ağır ağır yürüdüm Airbus'ın kanatlarında

Ağır ağır yürüdüm Airbus'ın kanatlarında

Türkiye’nin pek çok noktasında, dünyanın da değişik yerlerinde dalış yaptım. Batıklar, amforalar, mağaralar, yapay resifler... Sualtı keşfedilmeyi bekleyen hazinelerle dolu.

En son sanırım Ürdün Akabe’de batırılan bir tankı görünce şaşırmıştım. Bir savaş aracı sualtı turizminin canlanması için batırılmış, her gün dünyanın dört bir yanından gelen dalgıçlar tarafından ziyaret ediliyor, fotoğrafı çekiliyordu. Beni en çok şaşırtan batık bu diyordum. Ancak geçen hafta sonu Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin üç ay önce batırdığı uçağa dalınca fikrim değişti.

Önce filmi başa saralım...

Aydın’da yer üstünde çok fazla tarihi değer olmasına karşın, sualtı maalesef bu kadar zengin değil. Türkiye’de Kaş, Saroz, Bodrum gibi dalış turizminin geliştiği bölgelere birbirinden farklı dalış noktaları bulunuyor. Sadece Kaş’takilerin sayısı 38. Kuşadası’nda ise dalış noktasının sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu nedenle yıllardır Aydın’daki sualtı tutkunları yapay bir resif (yaşam alanı) arayışındaydı. Hatta bunun için 10 yıl önce Kuşadası Sualtı Deneği adıyla bir dernek bile kurulmuştu. Ancak çabalar sonuçsuz kaldı. Ta ki Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, namı diğer ‘Topuklu Efe’ duruma el atana kadar...

Suya batırılacak en uygun batığın Airbus olacağına karar verildi. Sky Air şirketinden hurdaya ayrılan bir uçak satın alındı. Parçalara ayrıldı ve tırlarla Aydın’a getirildi. Burada vinçlerle birleştirildi. Şamandıralar yardımıyla batırılacağı yere taşındı ve 36 saatlik bir serüvenle Airbus ebedi yerini aldı.

Henüz birkaç ay olmasına rağmen şimdiden dalış yapan dalgıçların sayısı 2 bine yaklaştı. Ben de onlardan biri olmak için bölgenin en iyi dalış eğitmenlerinden ‘Active Blue Dalış Merkezi’nin kurucusu Tağmaç Saraçoğlu ile birlikte bir dalış yaptım. Hakikaten çok ilginç bir deneyimdi. Bir kere uçakları çok merak eden ve hep kokpit koltuğunda oturmak, kanatta yürümek isteyen biri olarak tüm hayallerimi sualtında gerçekleştirdim.

Airbus 330, Kuşadası’nda Ramada otelin açıklarında bulunuyor. Ancak dalışlar dalış okullarından teknelerle yapılıyor. Kılavuz zincirin yardımıyla önce 22 metreye indik. Uçak gövdesi çok büyük olduğundan bir ucu 22, diğer ucu ise 16 metrede bulunuyor.

Önce kokpitten başladık gezmeye. Koltuğuna oturdum, manivelayı kurcaladım. Uçak çevreye zararları olabilecek her türlü malzemeden temizlendiği için çok kurcalayacak bir şey kalmamıştı. Kokpit camından elimi dışarı sarktım (Neden bilmem, bunu da hep yapmak istemiştim).

Kokpit çıkışında anonsların yapıldığı eski telefona bir süre takıldım. Hostes koltuğunu indirip oturdum. Yolcu koltukları yoktu. Geniş gövdede rahatça kuyruğa doğru ilerledim. Kargo bölümünden balıkların geçişi için aralıklar bırakılmıştı. Sonra kanatların üzerine geldim. Paletlerimi çıkarıp üzerinde uzay boşluğundaymış gibi ağır ağır yürüdüm. Zor oldu, biraz ayağıma istiridye battı ama güzel bir deneyimdi.

Dünyada yapay resiflerle ilgili bazı tartışmalar var. Türkiye’den de bazı dalgıçlar ‘Airbus’ı eleştirdi.

Eleştirinin amacı şu: Bu tür batıklar balıklar için bir yuva alanı oluşturuyor. Yuva yapmayan

balıklar dahi yapay resifin yanlarında kendini koruma altına alıyor. Bunu bilen zıpkıncılar, balıkçılar daha sonra burayı mesken ediniyor.

Aslında çaresi basit? Yapay resif alanları aynı zamanda koruma alanı ilan edilmeli. Bunu ben söylemiyorum. Dünya Çevre Örgütü söylüyor. Tabi bunun sorumluluğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda... Şimdi görev sırası bu kurumda...

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/agir-agir-yurudum-airbusin-kanatlarinda-40583972

Paylaş

YORUMLAR