Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

1600 kişilik iftar çadırında yemek kokusuna hazin öyküler karışıyor

Yedi çocuğuyla kuyruğa giren Zahide anne... Ayakta durmakta zorlanan 'yalnız' dede... Sıcak yemek kokularını içlerine çeken çocuklar...

15 Eylül 2007

İSTANBUL - Yedi çocuğuyla kuyruğa giren Zahide anne... Ayakta durmakta zorlanan 'yalnız' dede... Sıcak yemek kokularını içlerine çeken çocuklar... Hükümetler, belediye başkanları değişiyor ama iftar çadırlarındaki yoksulluk manzaraları hep aynı.
Ramazanın ilk günü Türkiye'nin en büyük iftar çadırlarından birine sahip Bağcılar'da kuyruk saatler öncesinden başlıyor. Geçmişe göre organizasyon biraz daha düzenli. Çadırda 1600 kişilik yer var ancak sıcak bir yemek için bekleyen insan sayısı daha fazla. Çadıra sığmayanlara ayrı bir barakada tabldot veriliyor.
Sefertasları masada
İstanbul'da iftara iki buçuk saat kala önce yaşlılar alınıyor. Çadıra ilk girenlerin merakı iftar mönüsü. Masada hazır bekleyen 10 kişilik sefertaslarının kapağını aralayanlar memnun. Mercimek çorbası, pilav ve taskebabı...
Türkiye Kur'an okuma birincisi İstoç Camii imamının ezan sesleri arasında kaşıklar sallanıyor...
Zahide Akdeniz, yedi çocuğuyla gelmiş. İftar sonrası bir belediye görevlisinden 15 yaşındaki kızını liseye yazdırmak için yardım istiyor. Kravatlı belediye görevlisi "Allah yardımcın olsun" diyerek çekip giderken, kucağındaki iki yaşındaki çocuğuyla bakakalıyor. Kocası belediyede temizlik görevlisi ve aylığı 500 YTL. 350 YTL kira veren ailenin biri liseye, ikisi ilkokula başlayacak çocuklarının nasıl okuyacağı, iftarda karnını doyurmaktan daha çok düşündürüyor çaresiz anneyi.
Daracık sıraların arasında rastladığımız 83 yaşındaki Halil Kaplan'ın dört çocuğu, 15 torunu var. Bağcılar'daki küçük evinde tek başına yaşıyor. İftar başlıyor ancak o kaşığı tutmakta zorlanıyor. Evde yemek yapamadığı için 'nerede bulursa orada yiyor.'
Kadınlara ayrılan masalarda çocuklar ağırlıklı. Gözyaşlarını saklamaya çalışan Namia Etiz, yanında iki çocuğuyla iftar çadırının sıralarında saatler öncesinde yerini almış. Kendisi sara hastası, eşini beş ay önce kanserden kaybetmiş. İki küçük oğlu yanında, mide borusu alındığı için çalışamayan büyük oğlu çadırın erkekler bölümünde. Evin geçimini 20 yaşındaki kızı 500 YTL maaşla sağlıyor. Anne, "Allah bize yardım ediyor" diyor.
Bir yan masadaki kadın eşinin gözleri görmediğinden çadıra gelemediğini söylüyor: "Evli 22 yaşında oğlum var. Sakın duymasın, çok kızar. Eşim beyninden de ameliyat oldu, çalışamıyor. Geçinmeye çalışıyoruz. Ramazanda biraz olsun rahatlıyoruz."
Öğretmen de çadırda
Sözleşmeli olarak Bağcılar'daki bir okula atanan Adanalı Türkçe öğretmeni Mesut Kuru da iftar çadırında. Üç gün sonra ilk dersini verecek. İlk tanıştığı öğretmen arkadaşıyla aynı evde kalmaya başlamış. Bir yandan yemek yiyor, bir yandan da çevresindeki hikâyelere tanık oluyor.
İftar yemeği bitiyor ama çadırdaki yokluk manzaraları sürüyor. Yemeğini yiyen 1600 kişi çadırı boşalttığı anda, bu kez içeriye elinde kâselerle kadınlar giriyor. Onların da tek derdi sahura yiyecek bir şeyler bulabilmek.

  • Paylaş:
alternative title

YORUMLAR