Serkan Ocak

Loading

Travel Blog

Bir Suriye de Kilis'te

Kilis'teki konteynir kentte 'özgür Suriye' çoktan kurulmuş. Direklerde bayraklar asılı. Minik kentte okuldan pazara her şey var.

14 Ağustos 2012

KİLİS- Suriye’deki iç savaştan kaçan sığınmacıların misafir edildiği en modern yerleşim yeri, Kilis’teki konteynir kent. Çocuklar dahil herkese ‘kamp kartı’ çıkarılmış. Kartı kullanan kişi güvenlik için parmak izi de vermek zorunda. Markette bile para değil, parmak izli kartlar kullanılıyor. Bebekten yaşlısına her Suriyeli’nin haftalık 20 TL harcama hakkı var. Türkiye ’ye sığınan ailelerin hemen hepsinin hüzünlü bir hikâyesi olsa da Kilis Öncüpınar Mülteci Kampı’ndakiler savaşı geçici olarak geride bırakmış durumda.
12 bin kişilik konteynir kent, Kilis’teki sınır kapısının hemen yanında. Burası küçük bir Suriye’yi andırıyor. Konteynirlerin tepelerine, direklere Özgür Suriye Ordusu’nun bayrakları asılmış. Suriye’de değilse bile konteynir kentte ‘özgür Suriye’ çoktan kurulmuş. Konteynir kent yaklaşık bir yıldır faaliyette. Her geçen gün büyümüş. Ancak artık yeni ‘misafir’ alınmıyor. Anaokulundan liseye, mahalle pazarından alış veriş merkezine, sağlık ocaklarından camilere kadar bir yerleşim yerinde bulunması gereken her şey mevcut.
Giriş çıkış sıkı denetim altında. Kampın etrafı yüksek tel örgü ve levhalarla kapatılmış. Okutulan kartla parmak izinin tutması gerekiyor. Güvenliği polisler sağlıyor. Herhangi bir karışıklığa karşı da çevik kuvvet polisi hazır bekliyor. Kimi evinin etrafını çitlerle ve çarşaflarla çevirmiş, sıcağa karşı yataklarını konteynirin önüne atmış. Yapacak iş yok. İnsanlar vakitlerinin tamamını bu konteynir kentte geçiriyor. İki cami normal zamanlarda vakit saatlerinden daha kalabalık. Yastığını alan kentin en serin yeri olan camiye hücum ediyor. Çocuklar okullarda Türkçe öğreniyor. 

Bir yıldır vatanları burası
Mustafa da geçen yıldan bu yana Türkçesini geliştirmiş. Önce Hatay’da kalmışlar sonra Kilis’e yerleştirilmişler. Bir yılda da babasıyla görüşmeme tercümanlık yapacak kadar Türkçe öğrenmiş. Baba Muhammed Bustani ilkokul öğretmeni. Babası, eşi ve yedi çocuğuyla iki konteynire yerleşmiş. Onların vatanı şimdilik Kilis Öncüpınar Mülteci Kampı. Muhammed Bustani, kamptan bahsettikçe memnuniyetini dile getiriyor. Ancak savaşla ilgili sorularda yüzü bir anda düşüyor: “İdlip’ten geldik. Bir yıl önce. Savaş bizim mahallelere kadar geldi. Sonra evimizin yıkıldığını öğrendik.” 

Cepteki savaş dehşeti
Savaşı konuşurken diğerleri gibi Muhammed de cep telefonunu çıkarıyor. Çektiği görüntüleri göstererek başlıyor anlatmaya. Görüntülerin ilkinde kafası parçalanmış bir çocuk var: “Komşumuzun kızı. 8 yaşındaydı. Bir keskin nişancı onu vurdu.”
Diğer görüntüyü ise 10 gün önce Hatay’da çekmiş: “Akrabalarımızın çoğu İdlip’te Özgür Suriye Ordusu’na katıldı. Altısı şehit olmuş. Cenazeleri almaya gittik. İdlip’e gidemediğimiz için Yayladağ’a gömdük.”
Mustafa’ya İdlip’i özleyip özlemediğini soruyorum. Öğrendiği kelimeleri sıralıyor: “Çok özledim. İdlip’te ağaçlar, çiçekler çok güzel. İnsanlar çok güzel. Hem burası çok sıcak…”

Konteynirden hiç çıkmadan 4 ay yas
Kilis’teki konteynir kent de diğer çadırkentler gibi binbir drama tanıklık ediyor. Muhammed’le konuşurken, İdlib’te Özgür Suriye Ordusu adına savaşırken ölen altı kişiden birinin eşinin, çocuklarıyla birlikte burada kaldığını anlatıyor. Konteyniri yakında. Gitmek istiyorum. Ancak dışarı çıkmadığını anlatıyor. Eşi ölen bir kadın 4 ay 10 gün evden dışarı çıkmıyor, Kuran okuyormuş. Kimseye kapıyı açmıyormuş. Öyle de oluyor… Hanin Kasim, eşi Cuma Hacı Kasım’ın ardından konteynir evine gelenlere kapısını dahi açmıyor.

  • Paylaş:
alternative title

YORUMLAR